Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başlıyorum. İngilizce çalışmalarım, Türkiye’ye gidiş, ordan Almanya ve İtalya. Bu arada İtalya yazımda yakında gelicek 😉 Evet Almanya’nın Frankfurt Am Main şehrindeydik. (Am Main anlamı; Main üzerindeki Frankfurt) Main nehri kıyısında kurulmuş olan 690.000 den fazla nüfusuyla Hessen eyaletinin en büyük Berlin, Hamburg, Münih ve Köln’den sonra Almanya’nın beşinci büyük şehridir. Önemli bir şehirlerindendir ayrıca. Günümüzde Frankfurt sadece Almanya değil, Avrupa çapında da önemli bir finans, fuar ve de hizmet merkezidir. Şehir, Avrupa Merkez Bankası’na, Almanya Merkez Bankası’na, Frankfurt Borsası’na ve Frankfurt Fuarı’na ev sahipliği yapmaktadır. Merkezi konumu sayesinde Frankfurt Havaalanı’na, Merkez Gar’a, Frankfurt kesişim noktasına ve dünya çapında en yoğun otoyol ağına sahip olmasıyla Avrupa’nın en önemli trafik düğüm noktalarından biridir.
Frankfurt önemli bir ekonomi şehridir ve bankaların uzun gökdelenlerine sahiptir. Gerçekten de şehire girdiğiniz ilk andan itibaren anlaşılıyor ekonomi, finans şehri olduğu. Biz İngiltere Cambridge Stansted airport dan Ryanair havayoluyla Frankfurt Hahn Havaalanına geçtik. Evet şu bilinen ucuz hava otobüsü diyelim 🙂 Ama cidden 20 30 ya da 40 Euro ya gidebiliyorsunuz. Tabi kalitesi rahatlığı tartışılır 🙂 Ama kısa mesafeler için Avrupa içi seyahatlarda bence ideal. Hahn havalimanı Frankfurt merkeze 1 buçuk saat civarı. Havaalanı önünden Bohr otobüseyle geçebiliyorsunuz sanırım 15 Euro ydu. Römer Meydanı, Frankfurt’un eski şehri olarak geçiyor. Meydanda görülen binalar 2. Dünya Savaşında yıkıldığı için tekrar yapılmış. Ayrıca burada tarihi binalar, belediye binası, ve şehrin ana katedrali olan Saint Barholomeus katedralini görebilirsiniz. Aynı zamanda ufak kafeler, restoran, ve hediyelik eşya satan dükkanlar bulabilirsiniz. Buranın en ünlü meydanı olduğunu göz önünde bulundurup, biraz daha hareketli bir yer olduğunu düşünerek, akşam saatlerinde giderseniz şehrin terk edilmiş olduğunu düşünüp oradan hızlıca uzaklaşmak isteyecekseniz.
Bu arada Almanya daki en fazla Türk nüfusuna sahip olan yermiş. Gerçekten arada kendimi Türkiye’de zannettim hiç yabancılık çekmedim yani 🙂 Elimi, kolumu, kafamı nereye çarpsam Türktü 🙂 Şehir merkezi küçük ama dolu dolu. Yani şehir olarak yerleşim olarak, mağazalar, restoranlar, şehrin ortasından geçen nehir, gökdelenler, iş merkezleri gibi gibi birçok şey hoşuma gitti. Ama tabi aması var açıkcası pek turist sever olduklarını düşünmüyorum. Çünkü bir çok mağazaya girdiğimde birşeyler sorduğumda pek ingilizce konuşmak istemiyorlar ve soğuk duruyolardı. Pek sebebini anlamadım ama hoşuma gitmedi. Yani mesela markette mağazada kasada falan thanks dediğimde ses yok ve asık surat ama denemek için dankişöhn dediğim de karşığında tebessüm ve bihteşöhn 🙂 ya şu almanca yazdıklarıma da takılmayın okunduğu gibi yazdım çünkü sıfır bilgi 😀
şehir olarak gerçekten güzel ama yine de pek beni cezbetmedi. Zaten çok turist şehri de değil. Bir restorana oturalım dedik gayet hoş bi yerdi, birasıyla ve patates cipsiyle ünlü Almanya da tamam iyi güzel ama yanında patates cipsi gider değil mi? Ama ne o yokmuş patates kızartması ilginçti cidden. Bu arada otel olarak sorarsanız biz akrabamızın yanında kaldık o yüzden bu konuda bilgi veremiyorum. Birde başımızdan kötü bir olay geçti dönüşte valizimiz çalındı. Şaka gibi evet ama ciddiyim. Tekrar Hahn havaalanına giderken Bohr otobüsünün kalktığı Bahnhof istasyonundan otobüse verilen bagaj orada evsiz dışarıda yaşayan insanlar var ve bu kişiler genelde o istasyon etrafında bulunuyor, biz de bagajı otobüse verdikten sonra başında bekleyen gözetleyen kimse olmadığı için gece çok geç saat ve karanlık olduğu için fırsattan istifade çalındı. Gerçekten o kadar saçma ve anlamsız ki biz hangi havayolu otobüsüne nerede bagajı verdiysek şöför başında bekliyodu ama Almanya’daki şöför başıboş bıraktığı için malesef bu geldi başımıza. Eğer yolunuz düşer ve ki o istasyona muhakkak yolunuz düşücektir kesinlikle o istasyonun bulunduğu mahalleye ve istasyon etrafındaki insanlara çok dikkat edin hiç tekin bir yer değil. Sonra Hahn havaalanına vardığımızda farkettik ve şikayetçi olup tutanak tutturmak istedik ama bir tane polis olmaz mı? Yoktu çok ilginç havaalanında polisin olmaması. Danışmadaki bayana söylediğimizde bin dereden su getirdi ve hiç yardımcı olmadı ve neyse ki baktı ki ısrarcıyız sonunda 2 polis gelebildi. Derdimizi anlatıcakken ingilizce bilmiyorlarmış danışmadaki bayan çevirdi ve tutanak tutturabildik.
Allahtan tesadüfen oranın buranın resimlerini çekiyorduk. Görüldüğü gibi kimse beklemiyor.
Ulaşım
Biraz size ulaşımından bahsediyim; Ulaşım için çoğunlukta raylı sistemi yani S-Bahn, U-Bahn trenlerini, veya tramı kullanacaksınız. Sistem oldukça gelişmiş, açıkcası ben haritasını ilk gördüğümde “yuh” tepkisini bile verdim. Size de aynı etkiyi yaratmak için:
Haritadan da görebileceğiniz gibi neredeyse her köşede bir metro/tram durağı var. Birçok hat olduğundan insanın kafasının karışması, yönünü bulmakta zorlanması ve kaybolması oldukça normal. Yönünüzü daha iyi anlamak için, Frankfurt’un ana istasyonu olan Hauptbahnhof’u (HBF olarak da geçiyor) referans alabilirsiniz.
Ulaşım için fiyatlar ve seçenekler de oldukça makul. Gün içinde birçok kez kullanmayı düşünüyorsanız mutlaka günlük bir pass alın. Seçenekler arasında haftalık, günlük ve tek kullanımlık biletler var:
Haftalık: Yaklaşık 22 Euro
Günlük: Yaklaşık 6 Euro, ayrıca grup olarak seyahat ediyorsanız günlük 9.50 Euro olan grup bileti satın alabilirsiniz. Bu bilet 5 kişiye kadar tüm gün limitsiz seyahat etmenizi sağlıyor.
Tek bilet: 1.5-3 Euro civarında. Duraklara ve mesafelere göre değişebiliyor.
Ayrıca hem sınırsız ulaşım hem de bazı müzelere ve görülecek yerler için belli bir indirim sağlayan Frankfurt Card’ı satın alabilirsiniz.
Tek kişilik pass:
1 Günlük: €9,90
2 Günlük: €14,50
Gruplar için pass(maksimum 5 kişi):
1 Günlük: €20
2 Günlük: €29,50
Nerelere Gitmeli
Frankfurt, oldukça küçük ve görülmesi gereken yerleri de oldukça az olan bir şehir. Dolayısıyla, amaç turistik bir gezi ise 1-2 gün burada kalmak için yeterli bir süre olacaktır. Main nehri etrafında olan bu şehirde, nehrin güneyinde ve kuzeyinde görülebilecek farklı yerler var.
Eisener Seg Köprüsü
Römer’den nehire doğru birkaç dakika yürüdüğünüzde Frankfurt’un en bilinen Eisener köprüsüne ulaşıyorsunuz. Burası nehirin ve şehrin birkaç fotoğrafını patlatmak için en müsait yer. Köprüyü geçtiğinizde nehrin güney kısmına ve Frankfurt’un en aktif bölgesi olan Sachsenhausen’e ulaşıyorsunuz.
Burada tekneden cafeye dönüştürülmüş bir yere oturalım dedik tabi yine ingilizce sıkıntısı çektik ve 2 saat ingilice menu bekledik 🙂
-Sachsenhausen
Frankfurt’un en büyük popülasyonunun ve yapılacak şeylerin en fazla olduğu bölgedir burası. Burada isterseniz nehir kıyısında güzel bir yürüyüş yapabilir, isterseniz bir kafede birşeyler yiyip içebilir, isterseniz Museumsufer’deki müzeleri ziyaret edebilir, isterseniz de ana caddesi olan Schweizer caddesindeki eski pub’larda Frankfurt’a özelApfelwine (apple cider yani elma şarabı) içebilirsiniz. Ayrıca ilgileniyorsanız burada bir bit pazarı da var. Gördüğünüz gibi Frankfurt’ta yapabileceğiniz bir çok aktivite burada toplanmış durumda.
-Alte Oper
Burası, 2. Dünya Savaşı’nda yıkılan ve daha sonra tekrar inşa edilen tarihi bir opera binası. Artık çok fazla operaya ev sahipliği yapmasa da birçok konser, müzikal, ve şovlar oluyor.
-Main Tower
Burası Frankfurt’un en uzun binası. 5 Euro vererek binanın tepesine çıkıp, şehrin manzarasını görebilirsiniz. Burada ayrıca bir restoran ve bar bulunuyor, yemekleri konusunda hiç bir bilgim yok, ama manzara karşısında bir şeyler içmek için değerlendirilebilir.
-Willy/Brandt Platz Meydanı
Bu arada pek söylemeye değer bulmadım, fakat ilginizi çekerse, Frankurt’un iş merkezi sayılıyor. Burada Avrupa Merkez Bankası bulunduğu için dev bir Euro heykeli yapmışlar. Bu kadar.
Keyfi Yazılarım 